Prof.Dr.ŞEVKET REŞAT HATİPOĞLU
 
 
Şevket Raşit Hatipoğlu 1898 yılında İzmir, Menemen’de doğdu.
Berlin Yüksek Ziraat Okulunu bitirmiş ve Leipzig Üniversitesinde ihtisas yapmıştır
6. Dönem Afyon, 7 ve 8. Dönem Manisa milletvekilliği yapmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulunmuştur.
 
Rize´de, merkez çay ve narenciye fidanlığında çay üretimine devam edilmekte, fakat daha ileri gidilememekte ve çaycılıkta bir duraklama dönemi yaşanmaktadır. Çaycılığın bu duraklama döneminden kurtarılarak daha ileri götürülmesi, 1933 yılında T.C. Hükümeti´nin ekonomide "kendi kendine yetme" ilkesini kabul etmesiyle mümkün olabilmiştir. Hükümetin bu kararı ile tüketim ihtiyacı olan çayın ülke içinde üretilmesi çabaları yeniden gündeme gelmiştir. Bu amaçla, sıcak ülkeler bitkilerinin yurt içinde üretilmesi istenmiş ve Tarım Bakanlığı da, daha önce Endonezya´nın Cava adasında çalışmış Dr. Tengwall adlı bir İsveçli´yi uzman olarak görevlendirmiştir.
 
Rize´yi de ziyaret eden ve buradaki narenciye fidanlığında çay yetiştirildiğini de gören Dr. Tengwall, incelemelerinin sonunda bir rapor hazırlayarak vermiştir. Daha önce Prof. Ali Rıza Erten´in tespit ettiği; Rize´de çay yetiştirilebileceği bilgisini tekrar etmekle yetinen ve raporunda çaya çok az yer veren uzman, Antalya´da bir istasyon kurulmasını sağlayarak burada; kahve, muz ve hurma gibi bitkileri yetiştirme denemelerine girişmiştir.
 
Ülkemizde çaycılığın yerleştirilmesi çabaları, zamanın Tarım Bakanı Muhlis Erkmen´in Doğu Karadeniz gezisi sayesinde yeniden etkili biçimde gündeme alınmıştır. Bakan Erkmen, 1935 yılının Eylül ve Ekim aylarında, Samsun´dan Rize´ye kadar olan bölgenin doğal, ekonomik ve sosyal şartlarını araştırmak üzere bir inceleme gezisine çıkmıştır. Bu gezi, tespit edilecek meselelerin sonradan çalışılarak etütler halinde verilmesinin gezi öncesinde kararlaştırıldığı plânlı ve programlı bir gezi olmuştur. Gezi sonucunda, ilmi bir araştırma için en önemli konu olarak çay seçilmiş ve gerçekten de detaylı bir araştırmaya konu edilerek ele alınmıştır.
 
Tarım Bakanı Erkmen´in talimatıyla, çay üzerine araştırma yapma işini üstlenen Prof. Dr. Şevket Raşit Hatipoğlu, daha önceki çalışmalardaki eksiklikleri de tespit ederek, bu defa sağlıklı bir çözüm ortaya koymak amacıyla, konuyu bütün yönleri ile ele almayı tercih etmiştir. Çay işinin doğal ve ekonomik şartlarını Rize´de etüt etmiş, çay tüketimi ile ilgili konuları ülkenin çeşitli yörelerinden araştırmış ve daha önce yapılan araştırmaları dikkate almıştır. Özellikle Prof. Ali Rıza Erten´in "Kuzeydoğu Anadolu ve Kafkasya´da Zirai İnceleme" adlı eserini de ele almış ve ondan istifade etmiştir.
 
Araştırmaları sonucunda, "Türkiye´de Çay İktisadiyatı" adlı bir eser meydana getiren Prof. Hatipoğlu, çay konusunu salt zirai bir sorun olarak değil; çay işleme, tüketim ve ticaretini de kapsayan ekonomik bir konu olarak ele almıştır. Bu çalışmanın önemi, ülkede çay üretimi konusunu tek boyutuyla ele almakla yetinmeyip her yönünü kapsayan ilk çalışma olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim daha önce Rize´de çay yetiştirilmesi yönündeki çalışmaların başarıya ulaşamamasını; bütün ayrıntıları içeren bir raporla işe başlanmamasına, çay işinin tek taraflı ele alınmasına ve çay ürününün işlenmesi, sürümü ve korunması işleri ile uğraşılmamış olmasına bağlamaktadır.
 
Çayın ülkemize yerleşmesinin neden başarılamadığı üzerinde ısrarla duran ve geçmişten ders alarak sorunun çözülmesini savunan Prof. Hatipoğlu, geçmişteki başarısızlığın iki temel nedenini şu şekilde ifade etmektedir:
 
1-Ülkemizde çay konusu bütünüyle ele alınamamış, daha ziyade işin bir bölümü üzerinde durulmuş ve bütün enerji bir süreliğine bu bölüm üzerine yoğunlaştırılmıştır. Gerçekten de, çay konusunun tarihi seyrinden de anlaşıldığı üzere, bu konuda daha çok tohum temin etmek, fidan yetiştirip halka dağıtmak işleri ile uğraşılmıştır. Hâlbuki fidan yetiştirip halka dağıtmak, çay işinin tamamı değildir. Bunun yanında daha yapılacak birçok işler vardır. İşte bu işler, bütün ayrıntıları ile düşünülüp, başlangıçta bir plâna alınmadığı ve çay işinde kapsamlı bir plân uygulamaya konulmadığı için, fidan dağıtma gibi münferit girişimler de sonuçsuz kalmıştır.
 
2-Çay işinin yürütülemeyişinin ikinci nedeni, başlatılan işin devamının getirilememesidir. Önce büyük bir şevkle başlayan, koyu bir enerji ile yürütülen çay işi, bir müddet sonra ihmale uğramış, hatta büsbütün unutulacak hale gelmiştir. Hâlbuki bir defa başlayan bu işin, duraklamaksızın; artan bir hızla yürütülmesi, zaman içinde eksiklerin tamamlanıp işin tamamının başarılması gereklidir.
 
Prof. Hatipoğlu´nun, önceki dönemde çayın ekonomik anlamda ülkemizde yerleşememesi konusundaki tespitleri, bundan sonra yapılacaklara ışık tutması bakımından son derece önemlidir. Nitekim, Prof. Hatipoğlu´nun yaklaşımlarına paralel şekilde, bu dönemde Tarım Bakanlığı´nda olumlu ve bilinçli yaklaşımlar görülmüş; fidan ve tohum sorunlarının yanında, çay fabrikasyonu işi araştırılmaya ve Rize yöresinde çayın yerleşmesi için planlar üzerinde çalışmalara başlanmıştır.
 
Tarım Bakanlığı´nın çayla ilgili çalışmalarında, 1936 yılında Prof. Şevket Raşit Hatipoğlu tarafından kaleme alınarak Bakanlığa teslim edilmiş olan "Türkiye´de Çay İktisadiyatı" başlıklı çalışmasının büyük önemi vardır.
 
Ülkemize çaycılığın yerleşebilmesi için halledilmesi gereken sorunları; teknik ve ekonomik olmak üzere iki başlık altında toplayan Prof. Hatipoğlu, bu sorunları da maddeler halinde ayrıntılı olarak ele almıştır. Buna göre, teknik sorunların ilki olan "bilgi sorunu"; çaycılık konusunun ülkemizde yeni olması nedeniyle eksik bilgilerin kısa süreli pratik kurslarla ve kitap, broşür gibi yayınlarla tamamlanması suretiyle halledilebilecektir.
 
İkinci teknik sorun olan "eleman" konusunda, çay yetiştirme ve işleme ihtiyaçlarını birbirinden ayırdetmek ve bu işler için yabancı uzman getirtmek yerine kendi çocuklarımızdan yetiştirmek ve gerekirse yurt dışına göndermek suretiyle eğitmekle sorunun çözülmesini savunmaktadır. Üçüncü teknik sorun olarak "teşkilat" kurulmasını öne sürmekte ve çay için özel bir devlet teşkilatı kurularak faaliyet yapılmasını ve üreticilerin de kooperatif çatısı altın örgütlenmesini önermektedir.
 
Dördüncü teknik konu olarak "tesis sorununu" öne sürmekte ve konuyu çay yetiştirme ve işleme tesisi olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Çay yetiştirme işi ile uğraşacak tesisin, bitki üzerine bilimsel araştırmalar yapacak bir araştırma birimi olmasını istemekte ve bu anlamda çay araştırma enstitüsü kurulması talebini üstü kapalı olarak seslendirmiş olmaktadır. Çay işleme işinin ise üreticiye daha fazla katkı sağlaması bakımından her üretici tarafından elle yapılmasını düşünmekle birlikte, sonuç olarak bunun sağlıklı olmayabileceğini ve çay işlemenin bir fabrikada yapılmasının daha iyi olabileceğini ifade etmektedir.
 
Gerekli olan fabrikayı devletin kurmasının akla yatkın geldiğini, ancak üreticilerin ortak olduğu kooperatiflerce kurulmasının daha faydalı olacağını ifade etmektedir. Kooperatiflerin sermaye temininde zorluk çekeceğini de hesaba katarak, fabrikayı devletin kurup sonra üretici kooperatiflerine devretmesi formülünü öne sürmektedir. Bu arada, arazisinde çay yetiştiren halktan, daha önce Rusya´da çayın işlenerek kuru çay haline getirilişini bilenlerin, kendi çaylarını işleyebildiklerini de belirtmektedir.
 
İkinci konu olarak "ekonomik sorunlar"ı gündeme alan Prof. Hatipoğlu, bunlardan ilki olarak; "çaya muafiyet verilmesi" konusunu öne sürmekte ve çaylık arazilerden bir müddet vergi alınmamasını, çaylık kurmak için getirilecek tohum ve fabrika kurmak için getirilecek makinaların gümrükten muaf tutulmalarını önermektedir. İkinci ekonomik sorunu, "çaya yardımlar yapılması" olarak ele almış ve Dr. Tengwall´ın üreticiye prim verilmesi görüşüne karşılık, çaylık kuracaklara uzun vadeli düşük faizli kredi verilmesi, kooperatiflere de fabrika kurmalarını teminen uzun vadeli az faizli sermaye verilmesi yaklaşımını önermektedir.
 
Üçüncü ekonomik sorun olarak; "yerli çayın korunmasını" istemekte ve gümrük vergileri ve ithalat sınırlaması yoluyla bunun sağlanmasını önermektedir. Ayrıca, Rize´de çay üretiminin ilk denendiği dönemde, yabancı çaylara karşı korunmamasının çayın Rize´de yerleşmesini önlediğini de ifade etmektedir. Dördüncü ekonomik sorun olarak; "yerli çayın satışı" konusunu ele almakta ve hastaneler, okullar gibi devlet müesseselerinin Rize çayı kullanması, çay tüccarlarının yerli çay satması gibi mecburiyetler yanında, iyi bir satış politikasının da uygulanmasını önermektedir. Prof. Hatipoğlu, bütün bu teknik ve ekonomik sorunların halli için devletin bütçesinden fedakârlıkta bulunması ve çayı desteklemesi gerektiğinin de altını çizmektedir.
 
1937 yılında Batum-Cakova istasyonundan 30.000 kg çay tohumu getirtilmiş, bunlarla Rize yöresindeki 7 mıntıkada ve 77 köyde 300 adet çay fidanlığı tesis edilmiştir. Köylerde tesis edilen fidanlıklar 600 dekarı bulmuştur. Ayrıca Rize´de 110 dekarlık bir çay fidanlığı kurulmuştur. Rize fidanlığında çaycılık işlerinden anlayan eleman yetiştirmek üzere basit bir kurs açılmış, bu kursta uç-dört genç ziraatçı yetiştirilmeye çalışılmıştır.
 
Prof. Hatipoğlu´nun eserini Tarım Bakanlığı´na verdiği 1936 yılından sonra, önceki dönemde yaşanan çaycılık faaliyetlerindeki duraklamanın sona erdiği ve Bakanlıkta bazı önemli çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Hükümetin "kendi kendine yetme" ilkesi çerçevesinde Tarım Bakanlığı´na verdiği "sıcak memleketler bitkilerinin ülke içinde üretilmesi" görevi gereği, çalışmaların devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu faaliyetler arasında, kurs açarak eleman yetiştirme gibi bazı uygulamaların, Prof. Hatipoğlu´nun eserinde yer alan teklifler doğrultusunda gerçekleştiği de gözden kaçmamaktadır.